Uzun zamandır istiyordum bir blog oluşturmayı. Ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmeden eyleme geçirememe alışkanlığım (takıntı demek daha doğru) sürekli beni engelliyordu. Pek çok şeyi olduğu gibi bunu da herkesten fazla ciddiye alıyorum. Sonuçta bütün dünyanın okuyabileceği (gerçi sadece Türkçe bilenlerin demek gerek) bir şeyler yazıyorsun ve bütün sorumluluğu sana ait. Alıverirler vallahi adamı içeri. İçeri girmekten korkmak işin geyiği tabi de yaptığım işi düzgün yapmak önemli olan. En basitinden kullandığım dili adam gibi kullanmak. Bu da durup üzerinde düşünmeyi gerektiriyor ve sonuç olarak zaman kaybediyorsun. Bütün bunlara karşın yazma isteği ağır bastı ve biraz zaman kaybetmeyi göze alarak biraz da takıntılarımdan kurtulmaya çalışarak yazmaya başladım işte sonunda.
Neden yazmak istediğimi sayfanın başındaki giriş bölümünde özetledim kısaca. Orada yazanlar bu işi yapmaya ilk karar verdiğimde bir deftere karaladıklarımın bir özeti. Aşağıda tamamını okuyabilirsiniz.
Yazmak gerek!
Yaşam ve çevremde olan olayların karşısında kendimi bir "gözlemevi" gibi hissediyorum. Bu biraz da fizikçi olmaktan kaynaklanıyor olsa gerek. Olayları ve insanları gözlemeyi seviyorum. Eh ne yalan söyleyeyim biraz da renkli bir yaşamım var. Renkli derken sürekli değişen ve gelişmelere açık demek istiyorum. Türkiye ortalamaları açısından düşününce birden fazla STK’ya (Sivil Toplum Kuruluşu) üye olmak, hatta bir öğrenci kulübü kurmuş ve başkanlığını yapmış olmak insanın yaşamının renkli olmasını sağlıyor. Ya da internette chat yaptığı İngiliz bir arkadaşının Türkiye’ye gelip 1 ay birlikte kalması ve sonra ilginç bir şekilde ortadan kaybolması… Ya da dünyanın en büyük bilim merkezi ve hatta WWW’nin doğduğu yer olan CERN’e gidip orada çalışmak... Ya da milletvekili danışmanlığı yapmak… (Yazdıklarımın kendini beğenmişlik olarak algılanmamasını aksine neden paylaşmak istediğimin en iyi açıklaması olarak anlaşılmasını umuyorum)
İşte bütün bunlardan dolayı çok büyük bir veri akışı var duyu organlarımdan ve beynimden geçen. Her şeyi kaydetmek ya da üzerinde yorum yapmak imkansız. Ama sadece bir kısmını bile saklayabilmek ilginç sonuçlar çıkarmanızı sağlayabiliyor. Bunun en basit örneğini geçmişte yazdığım yazılara bakınca anlıyorum. 25li yaşların üzerine çıkınca artık hiç hatırlamadığınız 18li yaşlarınızda yazılmış bir aşk mektubunu okumak ilginç duygular yaşatıyor insana. Bu geçmişe dönüp bakabilme isteği yüzünden çocukken bir alet hayal etmiştim. Sürekli benimle birlikte dolaşıp etraftaki her şeyi kaydedecek kamerası olan bir alet. Bu sayede her şeyi kalıcı hale getirebilecektim. Şu an çok daha rahat görüyorum. Bir şeyleri kalıcı hale getirmek için yazmak yeterli oluyor. Çocukken düşündüğüm aletin icat edilmesini beklemeye gerek yok.
Öte yandan bilginin evrensel olması gerektiğine inanıyorum. Paylaşılmayan bilginin bence bir anlamı yok. Internet ise bunun için en uygun ortam doğal olarak. Bilgiyi kağıtlara yazmak yerine Internet üzerinde saklamak çok daha anlamlı. Örneğin yeni aldığım fotoğraf makinesi üzerinde yaptığım deneysel çalışmaları anlatmak veya Gentoo kurarken karşılaştığım saç baş yolduran sorunlardan kurtulmanın yollarından söz etmek hatta hatta İsviçre konsolosluğuna gitmeden önce bilinmesi gereken bizzat tespit edilmiş 10 önemli ayrıntıyı yazmak, hem paylaşmak hem de ileride bakıp hatırlamak bağlamında çok yararlı.
İşte bu yüzden buraya bir şeyler yazmak için zaman ayırmaya çalışacağım.
Burada yazacaklarımı üçe ayırıyorum:
- Birincisi yaşama dair gözlemlerimi ve yorumlarımı yazacağım, düşünmek ve düşündürmek için.
- İkincisi kendimle ilgili gelişmelerden küçük notlar düşeceğim, hatırlamak ve hatırlanmak için.
- Üçüncüsü bana gelen çeşitli yazılardan bazılarını paylaşacağım, öğrenmek ve öğrenilmesini sağlamak için.
Bütün bunlarla birlikte tabiî ki gülmek ve güldürmek için de yazacağım.
Bir de tabi “iletişim” var. Hep söylüyorum. İletişim en büyük problemimiz. Bi iletişebilsek o kadar çok sorunumuz çözülecek ki. Aslında çok basit bir durum: veri alıp gönderme işlemi. Anlaşmak koşul değil. Sadece gönder ve al. Ama biz onu bile beceremiyoruz. Yazmak iletişim kurmak demek. Önce kendimle sonra okuyanlarla… İşte bu yüzden, yazmak gerek!
28.10.06
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)