23.11.06

Türk halkının "parçacıklara" yaklaşımı!

Geçen gün Hürriyet gazetesinde CERN ile ilgili bir haber çıktı. Haber o kadar değil ama gelen yorumlardan bazıları acayip komik. İçlerinde bana ait bir yorum da var. Haberi ve yorumları şuradan okuyabilirsiniz.

Bu konu ile ilgili olarak insanların duyarsızlığı ve cehaleti üstelik buna rağmen Türk halkına özgü mükemmel yorumları acınacak halimize güldürüyor. Benzer bir olay daha önce bir takside başıma gelmişti. Olay aynen şöyle gelişti:
Okula gitmek için taksiye bindim. Taksici okula gittiğimi öğrenince neci olduğumu sordu.
- "Fizikçi!" dedim.
- "Yani doktor" dedi.
- "Yok, biraz daha farklı. Biz insanla değil maddeyle ilgileniyoruz" dedim.
- "O zaman mühendis" dedi.
- "Aslında tam olarak öyle sayılmaz. Biz laboratuarda bilimsel araştırmalar yapıyoruz. Örneğin ben maddeyi oluşturan temel parçacıklarla ilgileniyorum. Hani madde atomlardan oluşur ya..."
- "Hmmmm!!!"
- "İşte biz o atomları da oluturan daha küçük parçacıkları bulmaya çalşıyoruz."
Daha fazla derinlere inmemem gerektiğini düşünüp sustum. Taksici abimiz de bir süre ses çıkarmadı. Aradan çok kısa bir süre geçtikten sonra yorumu patlattı:
Yolun kenarında yümekte olan bir kıza bakarak, "Bunda da ne parçacık vardır beaa!!!"

4.11.06

Binary

522ST Anılarım 2

Yine bir gün 522ST ile gidiyorum. Kavacık’a doğru yaklaşıyoruz. Fakat şoför amca bilmem kaç numaranın 3 dakika gerisinde kaldığını fark ettiği için basıyor da basıyor. Olmadık manevralar yapıp bir o şerit bir bu şerit geziyor. Kavacıkta durağa girmeyip, hemen yanındaki sonu kırmızı beyaz çizgili hunilerle kapatılmış yola girdi. Ben nasıl çıkacağını merak ederken amcanın huniyi fark etmediğini anladım. Son anda fark etti ama çok geçti. Bir manevra denedi yine ama olmadı. Biz huniyi aldık altımıza. Tabi aynı anda otobüsün altından bir ses gelmeye başladı. Öyle bir ses ki, hiç bir şeyden haberleri olmayan diğer yolcular “N’oluyor yahu” diye bakınmaya başladılar. Bu arada şoför amca hiç bir şey yokmuş gibi davranıyor. Bir yandan da huni kurtulsun diye otobüsü sağa sola sallıyor. Ama olmuyor. Huni bir türlü takıldığı yerden kurtulmuyor. Baktı olmayacak, yolun kenarındaki suyolunun üstüne çıktı. Amacı, oradaki boşluktan yararlanıp huniden kurtulmak. Bu arada ne olduğunu anlayamayan yolcular, “N’apıyor bu yaw” diye bağırmaya başladılar arkadan. E doğal olarak tabi. Amca yolun kenarındaki tepeye tırmanıyordu neredeyse. Birinci deneme başarılı olmayınca bir kere daha denemeye çalıştı ama bu sefer arkadan gelen sesler iyice artınca vazgeçti. Eeeh deyip bastı devam etti. Tam köprüye girecekken ses birden kesildi. Tamam dedim. Huniden kurtulduk. Şoför amca da şöyle bir rahatladı. Tam o sırada aklımdan şunlar geçiyordu: Otobüsün altından fırlayan huni nereye gitti acaba?

522ST Anılarım 1

Sonunda okulun servisinden yararlanmaya başladım da bir kıtadan diğerine 522ST ile geçmekten kurtuldum. Gerçi sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum çünkü kitap yazacak kadar çok malzeme çıkıyordu 522STden.

Geçen gün bindim otobüse. Her şey normal gibi… Sonra birden bir yerden çıt çıt çıt bir ses geldiğini fark ettim. Periyodik bir şekilde, hiç aksatmadan “çıt”lıyor bir şeyler. Bakındım sağıma soluma. Fark ettim ki önümde duran yaşlı amca ile teyzeden geliyor bu ses. Ellerinde birer alet, basıp duruyorlar. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir sahne canlandı gözümde. Zürih-İstanbul uçağındayım. Hostes yolcuları sayıyor. Yalnız bu işi ağzıyla yapmak yerine gördüğü her kelle için elindeki numaratöre basarak yapıyor. Birden, 522ST’deki bu hacı amca ve hacı teyzenin ellerindeki numaratörlerin ne işe yarayabileceği ile ilgili birkaç fantezi geçti aklımdan. Acaba benim gibi uzun saçlı, gavur görünüşlü tipleri mi sayıyorlardı. Yoksa otobüse binen yolcuları mı? Yok canım! Olamaz. Kimi sayarlarsa saysınlar bu kadar hızlı çıtlayamazlar. Şoförün yaptığı kural ihlallerini sayıyor olabilirler ama şoförü izledikleri filan da yok ki. Birkaç saniye böyle düşündükten sonra, aydım. Amca ile teyze tespih çekiyorlardı.

3.11.06

Foreword

Since I passed writing exam in September, I can write essays in English, too. I guess it will be useful for me as well my foreign friends.

Essay writing in English is like solving some differential equation. It has some certain rules. If you obey the rules, even without creative ideas, you can write accomplished essays. On the other hand, it is very easy to forget something that you don’t use. Therefore, I will try to write some essays in English, as well as Turkish writings, for my blog.

By the way, Boğaziçi University’s The School of Foreign Languages offers a very well organized web page for who wants to improve their writing skills. It is called BUOWL (Bogazici University Online Writing Lab). It was very helpful for me. My teacher couldn’t believe that the article I wrote belonged to me, after I studied that web page. I recommend that page for who will take any writing exam or TOEFL.

And here are my goals for this blog: As I explained in my first writing in Turkish, I am blogging because I want to make some memories durable, I want to give news about me and want to share any kind of information with people. I believe that information should be globalized. In addition to that, writing is a way for communication and communication is one of the most important problems of us. So, we need to write!